TAŞLAR YERİNE OTURUYOR – 3
Taşlar Yerine Oturuyor başlığı altında gerçekleştirdiğimiz Arkeoloji Söyleşilerinden üçüncüsünü Yrd. Doç. Dr. Akın Ersoy ile gerçekleştirdik. Moderatörlüğünü Tarih Koordinatörümüz Prof. Dr. Uygur Kocabaşoğlu’nun yaptığı söyleşi, kentin merkezinde bulunmasından dolayı İzmirlilerin yakından tanıdığı Nea Smyrna hakkındaydı.
Nea Smyrna tabiri Konak ilçesindeki Smyrna’nın İskender sonrası dönemini ifade etmektedir. 2007 yılından beri bölgede çalışan Ersoy hava fotoğraflarıyla desteklediği söyleşisinde kentin surlarını, agorasını, akrapolünü, limanını, cami ve hamamlarını ayrıntılı bir şekilde dinleyicilere anlattı.
Ersoy, Büyük İskender sonrasında Akdeniz’de yaşanan genel hareketlenmeden Smyrna’nın da etkilendiğini ve kentin bu nedenle yer değiştirdiğini söyleyerek söyleşisine başladı. Antik kent bu dönemde Bayraklı Smyrna’sından Kadifekale eksenli yeni yerine taşınır. Kadıfekale, çevresindeki tüm ovalara hakim ve tüm İzmir Körfezi’ni gören bir konumdadır. Yamaçlar da deniz manzaralıdır. Merkeze agorayı yerleştirmişlerdir. Agora, tepe ile deniz arasındaki bir noktadadır. Ersoy, agoranın ayrı bir kent olduğu düşüncesinin insanlarda hakim olduğunu ancak bunun doğru olmadığını ve agoranın var olan kentin bir pazar ve alışveriş merkezi olduğu fikrinin benimsenmesi gerektiğini belirtti.
Ersoy konuşmasında kentin bazı bölümlerini tanıttı; Kemeraltındaki bugünkü Anafartalar Caddesi kentin sahil bantıdır, Kızlarağası ve Hisarönü ise kentin liman kalesidir. Agora bölgesinde ilk kazıların 1932 yılında yapıldığını söyleyen Ersoy kazı çalışmalarının II.Dünya Savaşı nedeniyle durduğunu dönem dönem devam etse de asıl 1990 yılından sonra hız kazandığını belirtti.
Agoranın yanında kent meclisinin ve mozaikli yapının varlığından bahseden Ersoy meclisin bir tiyatro olduğunu ve 400 kişi kapasiteli olduğunun mimarlar tarafından tespit edildiğini belirtti. Ersoy, hava fotoğrafları üzerinde bölgedeki büyük kemerleri de dinleyicilere göstererek bugünkü Kemeraltı’nın isminin nereden geldiğini de dinleyicilere aktardı. Bölgedeki kazı çalışmalarında ortaya çıkarılan bazı heykel başlarının da fotoğraflarını dinleyicilerle paylaşan Ersoy bölgenin Osmanlı döneminde sık kullanılmasından dolayı pek çok eserin yok olduğunu vurguladı.