İzmir tarihinin bir Akdeniz kenti olması perspektifiyle yeniden ele alınması Akdeniz Akademisinin öncelikli alanlarından biridir. Kente bir vizyon geliştirdiğinizde bu vizyonun tarihsel bir derinlik kazanabilmesi için tarihinin yeniden yazılması gerekmektedir. Araştırmalar yaptırılacak, uluslararası toplantılar, çalıştaylar, yarışmalar düzenlenecek, sergiler açılacaktır. İzmir Büyükşehir Belediyesi bu faaliyet için Ahmet Piriştina Kent Müzesiyle birlikte çalışacaktır. Bu faaliyet akademinin yaşamı boyunca sürdüreceği bir işlevi olacaktır.
Prof. Dr. Zeki ARIKAN Vefat Etti
Yakın Çağ ve Cumhuriyet Tarihi alanında pek çok eser kaleme almış tarihçi Prof. Dr. Zeki ARIKAN, 16 Ekim Cumartesi günü akşam saatlerinde vefat etmiştir. İzmir Akdeniz Akademisi Tarih Koordinasyon Birimi’nin 2012-2013 yıllarında koordinatörlük görevini de üstlenmiş olan Arıkan, bıraktığı eserlerle tüm tarih meraklılarına yol göstermeye devam edecektir.
Arıkan vefat etmeden önce Türkçe, Fransızca, İngilizce, Almanca, İtalyanca, Romence, Macarca ve Yunanca dillerinde toplam 2049 adet kitabını, İzmir Büyükşehir Belediyesi Akdeniz Akademisi’ne bağışlamıştır.
Prof. Dr. Zeki Arıkan’ın, İzmir Kent Dergisi Mart 2001-3. sayısında, ‘Tarih İçinde İzmir’ yazısında da belirttiği gibi; “Tarihin ‘inşası’ yani yazılması, aslında tarihçinin zihninde tasarladığı bir kurgulamadır. Geçmişle ilgili her türlü belge ve kalıntıdan yola çıkan tarihçinin ortaya koyduğu eser, kendi damgasını taşımaktadır.”
Ailesine ve sevenlerine baş sağlığı dileriz.

AKDENİZ KENT PORTRELERİ
AH KARDEŞİM
Selanik İzmir 1880-1912 Bölgesel Merkezler, Küresel Liman Kentleri Sergisi
İzmir Büyükşehir Belediyesi Akdeniz Akademisi’nin, 2016 yılında Selanik ve İzmir üzerine gerçekleştirdiği uluslararası bir çalıştayla başlattığı, ‘Akdeniz Kent Portreleri Projesi’, 2019 yılında bu iki tarihi liman kentinin ilişkilerini ele alan bir araştırma sergisine dönüştü.
Ah Kardeşim Selanik İzmir 1880-1912 Bölgesel Merkezler, Küresel Liman Kentleri başlıklı sergi, 9-11 Eylül tarihlerinde İzmir’de gerçekleşecek olan UCLG Kültür Zirvesi kapsamında yeniden açılıyor. Doğu Akdeniz’in bu iki önemli liman kentinin hem kendilerine özgü yönleriyle hem de karşılaştırmalı olarak ele alındığı sergide, Sanayi Devrimi sonrasında yaşanan sürecin, bu kentlerin ve toplumların dokusunda yarattığı etkilerin izlerini bulmak mümkün.
Bugün ‘kardeş’ olarak görülen bu iki kentin, geçmişteki ilişkilerine de bakma olanağı bulacağımız sergi, 4-29 Eylül 2021 tarihlerinde EGİAD Sosyal ve Kültürel Etkinlikler Merkezi-Tarihi Portekiz Sinagogu’nda gezilebilir.
- Sergi tarihleri: 4-29 Eylül 2021 (Sergi hafta içi 10.00-17.00, Cumartesi günleri 10.00-13.00 saatleri arasında gezilebilir.)
- Sergi yeri: EGİAD Sosyal ve Kültürel Etkinlikler Merkezi-Tarihi Portekiz Sinagogu – Kemeraltı
SERGİ EKİBİ
Küratör
Dilek Akyalçın Kaya
Araştırma Ekibi
Osmanlı Türkçesi Gazeteleri Tarama: Bahar Çelik, Rojda Tayurak, Dilek Akyalçın Kaya
Yunanca Gazeteleri Tarama: Maria Anastasiadi
Fransızca Gazeteleri Tarama: Dilek Akyalçın Kaya
İngilizce Çeviri: Zafer F. Yörük-Dilek Akyalçın Kaya
Tasarım Ekibi
Kimlik ve Sergileme Tasarımı: Ömer Durmaz, Gökhan Pahlı
Grafik Tasarım Ekibi: Mir Amed Orhan, Kadir Arıker
Sergi Üretim ve Kurulum: Hür Efe Müzecilik – Bi Tabela Reklam Hizmetleri

Prof. Dr. Zeki Arıkan Kitaplığı Açıldı
Yakın Çağ ve Cumhuriyet Tarihi alanında pek çok anı, günlük, araştırma-inceleme yazısı, makale ve kitap yazmış olan Prof. Dr. Zeki Arıkan; Türkçe, Fransızca, İngilizce, Almanca, İtalyanca, Romence, Macarca ve Yunanca olmak üzere toplam 2049 adet kitabını İzmir Büyükşehir Belediyesi Akdeniz Akademisi’ne bağışladı. Bu kitaplar uzun bir tasnif sürecinin sonunda; akademisyenlerin, öğrencilerin, tarih konusuna ilgili kişilerin ve bu alanda araştırma yapanların kullanımına açıldı.
08.08.2012-12.02.2013 tarihleri arasında İzmir Akdeniz Akademisi ‘Tarih Birimi’nin, ilk koordinatörlük görevini de üstlenmiş olan Prof. Dr. Zeki Arıkan’ın, İzmir Kent Dergisi Mart 2001-3. sayısında, ‘Tarih İçinde İzmir’ yazısında da dediği gibi; “Tarihin ‘inşası’ yani yazılması, aslında tarihçinin zihninde tasarladığı bir kurgulamadır. Geçmişle ilgili her türlü belge ve kalıntıdan yola çıkan tarihçinin ortaya koyduğu eser, kendi damgasını taşımaktadır.”
Kitaplıkta yer alan eserler; ‘Katalog’, ‘Atlas’, ‘Koleksiyon’, ‘Osmanlıca Metinler’, ‘Ansiklopedi’, ‘Sözlük’, ‘Tezler’ ve ‘Dergiler’ başlıkları altında tasnif edildi. Kitaplıkta Prof. Dr. Zeki Arıkan’ın bağışladığı kitapların dışında; kendi yazdığı, derlediği, editörlük yaptığı yayınlar da özel bir rafta yer almaktadır.
İzmir Akdeniz Akademisi web sitesi içerisinde yer alan Prof. Dr. Zeki Arıkan Kitaplığı başlığı altında, kitaplık içerisinde yer alan tüm kitapların listesine ulaşabilirsiniz: https://www.izmeda.org/?page_id=1691#content
Prof. Dr. Zeki Arıkan Kitaplığı’nın kullanım esasları;
- Güzelyalı’daki binamızda bulunan Prof. Dr. Zeki Arıkan Kitaplığı, resmi tatiller dışında hafta içi her gün 09.00-17.00 saatleri arasında kullanıma açıktır.
- Kitaplar ödünç verilemez, ziyaretçiler bu kaynaklardan kitaplık içerisinde yararlanabilirler.
Başta, İzmir’in bir Akdeniz kenti olması vizyonuyla yaptığı önemli çalışma ve katkılarından dolayı Prof. Dr. Zeki Arıkan’a, kitapların bağışlanması sürecindeki yardımlarından dolayı eşi Yeşim Arıkan ve kızları Ezgi, Zeynep ve Gizem Arıkan’a, kitaplığın oluşturulma sürecinde tüm yabancı eserlerin tasnifindeki yardımlarından dolayı da Dr. Dilek Akyalçın Kaya’ya teşekkür ederiz.

TARİH ARAŞTIRMA SEMİNERLERİ
Her Yaşam Bir Tarihtir
2020 yılı itibariyle İzmir Akdeniz Akademisi Tarih Koordinasyon Birimi tarafından dördüncüsü gerçekleştirilen Tarih Araştırma Seminerlerinin amacı, temelde tarih bilinci çerçevesinde araştırma yapmak isteyen amatör araştırmacılara kılavuz bilgiler sunarak, araştırmalarını bilimsel yöntem üzerine oturtmalarını ve sonuçta da belirlenen konular çerçevesinde temel bilgilere sahip olmalarını sağlamaktır.
4 Mart- 20 Mayıs 2020 tarihleri arasında saat 18:30-21:00 saatleri arasında Ahmet Piriştina Kent Arşivi ve Müzesinde [APİKAM] on bir hafta olarak gerçekleştirilmesi planlanan seminerlerin iki haftası fiziken gerçekleştirilmiş, pandemi süreci nedeniyle yarım kalan seminerler ise, 16 Kasım- 9 Aralık 2020 tarihleri arasında haftada iki gün olarak çevrimiçi olarak tamamlanmıştır. Katılımın ücretsiz olduğu seminerlerde yüzde yetmiş katılımı sağlayan kursiyerlere katılım belgesi dijital olarak gönderilmiştir.
Alanında uzman akademisyenler tarafından yapılan seminerlerin bu yılki programı şu şekildeydi. Prof. Dr. Ayşe Nükhet ADIYEKE, “Tarih Bilimine Giriş”; Öğr. Gör. Mehmet Ali DEMİRBAŞ, “Osmanlı- Cumhuriyet Dönemi Arşiv Kaynakları”; Dr. Öğretim Üyesi Serkan ŞAVK, “Görsel Malzemelerin Tarihsel Araştırmalarda Kaynak Olarak Kullanılması”; Dr. Öğretim Üyesi Ahmet MEHMETEFENDİOĞLU, “Yanı Başımdaki Tarih: Ailemin, Yaşadığım Yerin Tarihini Nasıl Yazabilirim?”; Arş. Görevlisi Dr. Serkan KEÇECİ, “Rusça Birincil ve İkincil Materyallerde İzmir ve Akdeniz”; Arş. Gör. Canan KARATAŞ YÜKSEL, “Arkeolojide Yüzey Araştırma Teknikleri”; Dr. Öğretim Üyesi Erkan SERÇE, “Yerel Tarih Araştırmalarında Kaynaklar ve Kaynak Kullanımı”; Doç. Dr. Sevinç GÖK İPEKÇİOĞLU “Akdeniz Ticaretinde Belge, Buluntular: Seramikler”; Onur ERYEŞİL, “APİKAMDA’da Araştırma Nasıl Yapılır?”
Çocuklar İçin Akdeniz Programı 2020
İzmir Akdeniz Akademisi’nin, Akdeniz kültür ve uygarlık tarihini çocuklara eğlenceli/ilgi çekici metotlarla aktararak çocukların yaşadıkları coğrafyayı tanımaları ve farklı bir bakış açısı kazanmalarını sağlamak amacıyla 2019 yılında hayata geçirdiği Çocuklar İçin Akdeniz programı 15 Şubat 2020 tarihinde gerçekleştirilen atölyeyle yeniden başladı.
10-12 yaş grubu çocukların pedagojik seviyesine uygun olarak görsel öyküleme yöntemiyle desteklenen 2 tarihi öykünün işlenmesi ve P4C [Philosophy for Childeren- Çocuklar için Felsefe] yöntemiyle uygulanan felsefe atölyelerine dayanan program, pandemi koşulları nedeniyle Mart ayı itibariyle sonlandırıldı.
Sağlıklı günlerde atölyelerde çocuklarla yeniden buluşmayı bekliyoruz.

AKDENİZ KENT PORTRELERİ
Ah Kardeşim
Selanik İzmir Sergisi
İzmir Akdeniz Akademisi’nin, 2016 yılında Selanik ve İzmir üzerine gerçekleştirdiği uluslararası bir çalıştayla başlattığı, ‘Akdeniz Kent Portreleri Projesi’ kapsamında bu iki tarihi liman kentinin ilişkilerini ele alan bir araştırma sergisi hazırladı.
Ah Kardeşim 1880-1912 Bölgesel Merkezler, Küresel Liman Kentleri başlıklı sergide, Doğu Akdeniz’in bu iki önemli liman kentini hem kendilerine özgü yönleriyle hem de karşılaştırmalı olarak ele alındı. Küratörlüğünü Dr. Dilek Akyalçın Kaya’nın yaptığı sergi, Sanayi Devrimi sonrasında yaşanan sürecin, bu kentlerin ve toplumların dokusunda yarattığı etkilerin izlerini sürmemizi sağladı. Bugün ‘kardeş’ olarak görülen bu iki kentin, geçmişteki ilişkilerine de bakma olanağı bulduğumuz sergi, 4 Ekim-30 Kasım 2019 tarihlerinde Tarihi Havagazı Fabrikası Sergi Galerisi’nde gerçekleştirildi. Bu serginin, 2020 yılında Selanik’te de açılması planlanıyor.
Bu sergi kapsamında 2 Kasım Cumartesi günü, Tarihi Havagazı Fabrikası’nda saat 14.00’te, moderatörlüğünü Dr. Dilek Akyalçın Kaya’nın yaptığı, Prof. Dr. Vassilis Colonas [Thessaly Üniversitesi], Dr. Öğretim Üyesi Erkan Serçe [Dokuz Eylül Üniversitesi] ve Yiannis Epaminondas’ın [Yunanistan Ulusal Bankası Selanik Kültür Merkezi Müdürü, MIET] bildiri sundukları bir panel de düzenlendi.
Panel haberine bu linkten erişebilirsiniz: https://www.izmeda.org/?etkinlikler=selanik-izmir-paneli#content
ÇOCUKLAR İÇİN AKDENİZ PROGRAMI
İzmir Akdeniz Akademisi, Akdeniz kültür ve uygarlık tarihini çocuklara eğlenceli/ilgi çekici metodlarla aktararak yaşadıkları coğrafyayı anlamlandırabilmeleri ve farklı bir bakış açısı kazanmalarını sağlamak amacıyla Çocuklar için Akdeniz programını 2019 yılında hayata geçirdi.
10-12 yaş grubu çocuklarla gerçekleştirilen 4 haftalık programda, Akdeniz: İlk Zamanlar Ülkesi ve Akdeniz: Batık Geminin Öyküsü başlıklı iki öykü, görsel öyküleme yöntemiyle çocuklara aktarıldı. Sonrasında ‘çocuklar için felsefe’ [P4C-Philosophy for Children] üzerine eğitim almış felsefe öğretmenleri bu öykülerle de bağlantılı olarak Akdeniz’in kültürel değerleri üzerinden çocuklarla felsefe atölyeleri gerçekleştirdiler. Felsefe atölyeleri tamamen çocukların kendilerini ifade edebilecekleri, belirlenen ‘değer’ler üzerine konuşup fikir geliştirebilecekleri, doğru-yanlış kaygısı gütmeden paylaşımda bulunabilecekleri bir yapıda kurgulandı.
4 hafta boyunca cumartesi günleri, 15 kişilik gruplarla, günde 3 saat Kültürpark içerisinde yer alan Pakistan Pavyonu’nda gerçekleştirilen program sonrası, çocuklara programı tamamladıklarına dair katılım belgesi verildi.

İzmir Akdeniz Akademisi, Türkiye ve Dünya’nın uzun bir süredir yaşadığı ekonomik, toplumsal ve ekolojik sorunlara karşı eleştirel bir bakış açısının ötesinde, mevcut düzene alternatif yaklaşım biçimlerini ve deneyimleri farklı yönleriyle ortaya koymak ve tartışmak amacıyla 15-16 Kasım 2019 tarihlerinde Ahmed Adnan Saygun Sanat Merkezi’nde Toplumsal Sorunlar için Yeni Arayışlar Sempozyumu’nu gerçekleştirdi.
Sempozyumla ilgili bilgilere buradan ulaşabilirsiniz.


YENİ DÜNYA ÜRÜNLERİNİN AKDENİZ’DEKİ YOLCULUĞU
27 Nisan 2019 Cumartesi / Ahmed Adnan Saygun Sanat Merkezi / Saat: 14.00
İzmir Akdeniz Akademisi, İzmir tarihini Akdeniz perspektifiyle ele aldığı çalışmalar kapsamında yaklaşık dört yıldır, Akdeniz’in tarihsel anlamda da öneme sahip çeşitli tarım ürünlerini konferans dizileriyle ele alıyor. ‘Zeytin’, ‘üzüm’, ‘buğday’ve ‘incir’i konu aldığımız konferans dizilerinden sonra, bu konferansımızda, XVIII. yüzyıldan itibaren Osmanlı topraklarına giriş yapan Amerikan menşeili ürünleri, bu ürünlerin tüketimi ve pişirme teknikleri Akdeniz’in mutfak tarihiyle birlikte düşünülerek ele alınmıştır.
Moderatörlüğünü İzmir Akdeniz Akademisi Bilim Kurulu Üyesi ve Tarih Koordinatörü Prof. Dr. Alp Yücel Kaya’nın yaptığı konferansın konuşmacılarından Prof. Dr. Arif Bilgin [Sakarya Üniversitesi, Fen-Edeb. Fak. Tarih Bölümü], Yeni Dünya’dan Osmanlı Topraklarına Ürün Göçü başlıklı sunumunda, Osmanlı topraklarında ‘Yeni Dünya’ ürünlerinin ilk defa, XVII. yüzyılın sonlarında görülmeye başlandığından ve bir sonraki yüzyıldan itibaren, trafiğin yoğunlaştığından bahsetti. Ürün göçlerinin, Osmanlı İmparatorluğu’nun yıkılışına kadar devam ettiğini vurgulayan Bilgin, domates, biber, fasulye, patates gibi Türk mutfağını çok etkileyen ürünlerin Osmanlı topraklarındaki serüvenini bizimle paylaştı.
Diğer konuşmacımız Doç. Dr. Özge Samancı [Özyeğin Üniversitesi Gastronomi ve Mutfak Sanatları Bölümü], İstanbul Mutfağında Yeni Dünya Bitkileri: Domates, Biber, Patates başlıklı sunumunda, XVIII. yüzyıldan itibaren Osmanlı topraklarına giren Amerikan menşeli domates, biber, fasulye, kabak, mısır, patates gibi bitki kökenli gıdaların tüketimini XIX. yüzyıl ve XX. yüzyılın başlarında İstanbul’da yayımlanan, Osmanlı Türkçesi ve Ermeni harfli yemek kitaplarının ışığında bizimle paylaştı.

TARİH ARAŞTIRMA SEMİNERLERİ-2019
İzmir Akdeniz Akademisi’nin, 2017 yılından beri amatör araştırmacılara yönelik olarak her yıl düzenlediği ‘Tarih Araştırma Seminerleri’, 6 Mart-22 Mayıs 2019 tarihleri arasında, ‘İzmir ve Akdeniz’ temasıyla kendi alanında uzman akademisyenler ve verilen dersler, şu başlıklar altında gerçekleşmiştir;
Doç. Dr. Mehmet KUYURTAR-“Tarih-Tarih Felsefesi-Tarih Bilimi” [6 Mart 2019], Prof. Dr. M. Erdem ÖZGÜR-“İktisat ve Tarih” [13 Mart 2019], Dr. Öğretim Üyesi İrfan KOKDAŞ- “Anadolu’da Tarım ve Hayvancılık Tarihi” [20 Mart 2019], Öğretim Görevlisi M. Ali DEMİRBAŞ-“Osmanlı/Cumhuriyet Dönemi Arşiv Kaynakları” [27 Mart 2019], Dr. Öğretim Üyesi Dr. Nuri ADIYEKE-“Tarihte Akdeniz ve İzmir” [3 Nisan 2019], Dr. Öğretim Üyesi Dr. Serkan ŞAVK-“Filmlerdeki İzmir ve Hareketli Görüntülerin Tarihsel Kaynak Olarak Kullanılması” [10 Nisan 2019], Prof. Dr. A. Nükhet ADIYEKE-“İzmir ve Akdeniz Bağlantısında Adalar: Kaynaklar Yöntemler” [17 Nisan 2019], Dr. Dilek AKYALÇIN KAYA-“XIX. Yüzyılda Doğu Akdeniz Liman Kentleri” [24 Nisan 2019], Dr. Öğretim Üyesi Ahmet UHRİ-“İnsan Aklı Konusunda Bir Arkeoloğa Danışmak Gerekir Mi?” [1 Mayıs 2019], Dr. Kemal SAYGI-“Ahmet Piriştina Kent ve Arşivi Müzesi’nde Araştırma Yapmak” [8 Mayıs 2019], Dr. Öğretim Üyesi Ahmet MEHMETEFENDİOĞLU-“Yüzüncü Yılında 15 Mayıs 1919 ve İzmir” [15 Mayıs 2019], Araştırma Görevlisi Dr. F. Hakan KAYA-“Türkiye’de Arkeoloji ve Koleksiyonerlik [22 Mayıs 2019].
On iki hafta süren seminerlerde kursiyerler, tarih biliminin yanı sıra felsefe, arkeoloji, iktisat, iletişim gibi alanlarda da dersler gördüler. Böylece tarih bilimine giriş yapmanın yanı sıra, tarih bilimiyle diğer bilimler arasındaki ilişkinin nasıl kurulacağıyla ilgili de bilgi sahibi oldular.
41 kursiyerin katılım belgesi almaya hak kazandığı seminerler, kursiyerlerin yaşadığı kente ve coğrafyaya bakış açılarına yeni bir perspektif kazandırmıştır.

İNCİRİN AKDENİZ’DEKİ YOLCULUĞU-III
Halkın Temel Gıdasından Piyasadaki Metaya: İncir
22 Eylül 2018 Cumartesi
İzmir Sanat-Kültürpark Saat 15.00
İzmir Akdeniz Akademisi olarak, zeytin, üzüm ve buğdaydan sonra incirle devam ettiğimiz yolculuğumuza, üçüncü konferansımızla devam ediyoruz. Akdeniz’in önemli tarımsal ürünlerinden biri olan incir, hem tarihsel süreçte hem de günümüzde her zaman gündemde olmuştur. Bu konferansımızda, Akdeniz’deki incir hikayelerine ve XIX. yüzyıl sonu XX. yüzyıl başlarında incirin, hasattan pazara kadar olan yolculuğuna tanıklık edeceğiz. Moderatörlüğünü Prof. Dr. Alp Yücel Kaya’nın yapacağı konferansımızın konuşmacı ve konu başlıkları şöyledir:
İhmal Edilmiş Bir ‘Süper Gıda’: Osmanlı Akdeniz’inde İncir Hikayeleri
Elias KOLOVOS [Doç. Dr., Girit Üniversitesi-Akdeniz Araştırmaları Enstitüsü Tarih ve Arkeoloji Bölümü-FO.R.T.H.-Yunanistan]
Yakın tarihli bir çalışmamda Akdeniz ekonomisini, bir ‘bahçe ekonomisi’ olarak inceledim. Akdeniz ikliminin çevresel risklerine karşı, Akdeniz’in adaları ve kıyılarının yoksul kesimlerinin geçimleri, vergi tahsildarları tarafından kolayca vergilendirilemeyen ürünlere dayanıyordu. O yoksul kesimlerin; küçük sebze bahçeleri [bostan] ve evlerinin kapısının hemen dışında kurdukları bahçelerde yetiştirdikleri ürünler, hayatta kalmak için zayıf fakat istikrarlı bir beslenme çemberi oluşturuyordu. Yapacağım konuşmamda; Ege adaları ve kıyılarıyla ilgili Osmanlı kaynaklarındaki ‘incir’ ve ‘incir hikayeleri’yle birlikte, Osmanlı döneminde uygulanan ya da benimsenen beslenme uygulamaları rolünün yanı sıra, Akdeniz ölçeğinde bu ürünün pazar alanları için meta olarak farklı rollerini ele alacağım.
Elias KOLOVOS Kimdir?
Aristoteles Üniversitesi Tarih Bölümü’nü bitiren Kolovos, doktorasını Osmanlı Tarihi alanında yaptı. Halen, Girit Üniversitesi Tarih ve Arkeoloji Bölümü’nde öğretim üyesi olan Kolovos, misafir öğretim üyesi olarak İstanbul Boğaziçi Üniversitesi, Ecole Pratique des Hautes Etudes ve Princeton Üniversitesi Hellenic Studies’te dersler verdi. İngilizce, Fransızca ve Türkçe bilen Kolovos’un dört kitabı ve kırkın üzerinde yayınlanmış makalesi bulunmaktadır. Araştırma alanları daha çok, Akdeniz ekonomik tarihi ve adalar tarihidir.
Hasattan Pazara İncir [1850-1925]
Erkan SERÇE [Dr. Öğretim Üyesi, Dokuz Eylül Üniversitesi Buca Eğitim Fakültesi Sosyal Bilimler ve Türkçe Eğitim Bölümü Tarih Eğitimi Ana Bilim Dalı]
Batı Anadolu’nun en önemli tarımsal ürünlerinden biri olan incir, aynı zamanda yarattığı ticaret hacmiyle bölge insanının temel gelir kaynaklarından birini oluşturmuştur. Özellikle Yaz aylarında başlayan ve Sonbahar mevsiminin sonlarına kadar devam eden süreçte, toplanmasından, ihracat merkezi olan İzmir’e nakline, işlenip ihraç edilecek hale getirilmesine değin binlerce insan için temel geçim kaynağı haline gelir. Özellikle 1850’lerden itibaren bölgede kalkınmasında temel rol oynayan incir, kar hadlerini yükseltmek isteyen ticaret burjuvazisiyle, yukarıda aktardığımız süreçte yer alan üreticiler ve emekçiler arasında tartışma ve spekülasyon konusu olmuştur. Bu nedenle Cumhuriyet dönemine kadar, aynı üzümde olduğu gibi İzmir Ticaret Borsası’nın işlemlerine dâhil edilememiştir. 1900’lerden itibaren konuyla ilgili ticaret burjuvazisi, üreticiler ve zayıf da olsa emekçiler aralarında örgütlenerek, incir dünyasında daha güçlü bir şekilde yer almaya çalışmışlardır.
Konuşmamda, incirin 1850-1925 yılları arasındaki süreçte, üretici, ticaret burjuvazisi ve emekçiler için ne ifade ettiği ele alınırken, İzmir’in kentsel olarak bu ilişkiler ağından nasıl etkilendiği de sorgulanacaktır.
Erkan Serçe Kimdir?
Ege Üniversitesi Tarih Bölümü mezunu olan Serçe, yüksek lisans ve doktorasını Dokuz Eylül Üniversitesi Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi Enstitüsü’nde yaptı. Otuzdan fazla makalesi ve ondan fazla kitabı olan Serçe’nin araştırma alanı, İzmir tarihidir. Karşıyaka Tarihi, Tanzimattan Cumhuriyet’e İzmir’de Belediye, Eski İzmir’den Anılar, 120. Yılında İzmir Ticaret Borsası Tarihi kitaplarından bazılarıdır.
Moderatör: Doç. Dr. Alp Yücel Kaya Kimdir?
[Ege Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi İktisat Bölümü Öğretim Üyesi/ İzmir Akdeniz Akademisi Bilim Kurulu Üyesi ve Tarih Koordinatörü]
Orta Doğu Teknik Üniversitesi Ekonomi Bölümü lisans ve yüksek lisans mezunudur. 2005 yılında Ecole des hautes en science sociales’de [Paris] doktorasını tamamladı. 2006-2013 yılları arasında, İstanbul Teknik Üniversitesi İnsan ve Toplum Bilimleri Bölümü’nde görev yaptı. 2013 yılından bu yana Ege Üniversitesi İktisat Bölümü Öğretim Üyesi’dir. Araştırma ve çalışmalarını; XVIII. ve XXI. yüzyıllar arasında Fransa, Balkanlar ve Doğu Akdeniz’de iktisat düşünce tarihi ve iktisat tarihi alanlarında tarımsal dönüşüm ve mülkiyet ilişkilerinin çatışmalı dünyasına yoğunlaştırmıştır.

İNCİRİN AKDENİZ’DEKİ YOLCULUĞU II
İncirin Piyasası, İncirin Ekolojisi
26 Mayıs 2018 Cumartesi
Ahmed Adnan Saygun Sanat Merkezi saat: 15:00
Moderatör: Prof. Dr. Alp Yücel Kaya
Dr. Öğretim Üyesi Derya Nizam [İzmir Ekonomi Üniversitesi Fen-Edebiyat Falültesi Sosyoloji Bölümü]
‘Ege’de İncirin Tadı: Geleneksel Üretimin Ekolojik ve Kültürel Sınırlarını Yeniden Düşünmek’
Bilge Keykubat [İzmir Ticaret Borsası Araştırma Geliştirme Müdürlüğü]
‘Mazisi Milattan Önceye Dayanan Bir Enerji Kaynağı: Kuru İncir’
Dr. Sunay Dağ [Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı Tarımsal Araştırmalar ve Politikalar Genel Müdürlüğü İncir Araştırma Enstitüsü-Aydın]
‘İncirde Verim ve Kalite Üzerine Jeotermal Enerji Tesislerinin Olası Etkilerinin Belirlenmesi’

İNCİRİN AKDENİZ’DEKİ YOLCULUĞU I
Kültür Yaratan Bitki: İncir
İzmir Akdeniz Akademisi Tarih Koordinasyon Biriminin Akdeniz’in ana tarımsal ürünlerini ele aldığı konferans dizilerinin 2018 yılındaki konusu ‘incir’ oldu.
İlk konferans, 28 Nisan 2018 Cumartesi günü Ahmed Adnan Saygun Sanat Merkezi’nde saat 15.30’da gerçekleşti.
Moderatörlüğünü Tarih Koordinatörümüz Prof. Dr. Alp Yücel Kaya’nın yaptığı konferansın konuşmacıları ve konu başlıkları şöyledir;
Öğretim Üyesi Dr. Ahmet Uhri ”Uygarlık Yaratan Bitkilerin Üçüncüsü: İncir ”
Dr. Eren Akçiçek ”İncir: Beslenme ve Sağlık”

TARİH ARAŞTIRMA SEMİNERLERİ 2018
İzmir Akdeniz Akademisi, 7 Mart-23 Mayıs tarihleri arasında on iki hafta boyunca devam eden seminerlerde, tarih biliminin en çok etkileşimde olduğu felsefe, arkeoloji ve iktisat alanlarıyla olan ilişkisi, arşiv kullanımı, sözlü tarih çalışması, koleksiyonerlik, kültürel miras gibi konular ele alınmıştır. Kendi alanında uzman akademisyenler ve verilen dersler, şu başlıklar altında gerçekleşmiştir;
Prof. Dr. A. Nükhet Adıyeke-“Tarih Bilimine Giriş” [7 Mart 2018], Doç. Dr. Mehmet Kuyurtar-“Tarih-Bilim-Felsefe İlişkisi” [14 Mart 2018], Yrd. Doç. Dr. Ahmet Uhri-“Tarih Öncesi Ölü Gömme Gelenekleri ve Ölüm Karşısında Prehistorik İnsan Edinimleri” 21 Mart 2018, Öğr. Gör. M.Ali Demirbaş-“Arşiv Kullanımı, Belge Okuma” [28 Mart 2018], Yrd.Doç. Dr. Akın Ersoy-“Tarih ve Arkeoloji” [4 Nisan 2018], Öğr. Gör. Dr. Serkan Şavk-“Çevrimiçi Tarihçilik: Küçük Ölçekli Koleksiyon ve Araştırmaların İnternet Üzerinden Paylaşılması” [11 Nisan 2018], Doç. Dr. M. Erdem Özgür-“İktisat ve Tarih” [18 Nisan 2018], Öğr. Gör. Dr. F. Hakan Kaya-“Türkiye’de Koleksiyonerlik” [25 Nisan 2018], Yrd. Doç. Dr. Barış Gür-“Kültürel Mirasın Önemi ve Korunması” [2 Mayıs 2018], Yrd. Doç. Dr. Dilek Akyalçın Kaya-“Mikro Tarih Uygulamaları” [9 Mayıs 2018], Yrd. Doç. Dr. Ahmet Mehmetefendioğlu-“Aile Tarihi Araştırmaları ve Yazımı” [16 Mayıs 2018], Yrd. Doç. Dr. Nuri Adıyeke-“Osmanlı Tarih Yazımında Hakim Paradigmalar” [23 Mayıs 2018].
Kursiyerlere verilen dersler; aynı zamanda tarih-bilim ilişkisi temelinde, tarihsel araştırmaların bilimsel yöntem üzerine oturtulması hedefine yönelik bir program izlenmiştir. Böylece gerçekleşen seminerlerde bilgi aktarımının yanı sıra, soru-cevap yöntemiyle, 36 kursiyerlerin seminerlere aktif olarak katılımı sağlandı. Katılım belgesi almaya hak kazanan kursiyerlerin, yaşadığı kente ve coğrafyaya bakış açılarına yeni bir perspektif kazandırılmıştır.

Tarih koordinasyon biriminin Akdeniz’in ana tarımsal ürünleri olan zeytin ve üzümden sonra ele aldığı ‘buğday’ konusunda son konferans;
9 Aralık 2017 Cumartesi günü Ahmed Adnan Saygun Sanat Merkezi’nde saat 15.00‘te ‘Buğdayın Başına Gelenler’ başlığıyla gerçekleşti. Moderatörlüğünü Akdeniz Akademisi Bilim Kurulu Üyesi ve Tarih Koordinatörü Doç. Dr. Alp Yücel Kaya’nın yaptığı konferansın konuşmacıları ve konu başlıkları şöyledir;
Abdullah Aysu [HUBUBAT-SEN Genel Başkanı]
Buğday ile Koyun Gerisi Oyun
Mustafa Alper Ülgen [Kaz Dağları Ekolojik Yaşam ve Tohum Derneği]
Anadolu’nun Yok Olmaya Yüz Tutmuş Yerel Buğday Çeşitleri ve Bu Konuda Yapılan Çalışmalar
Necdet Bayhan [Avukat, Yaşam Dostu Ürünler Merkezi]
Yerel Buğday, Süreçler, Sorunlar

21. yüzyılın en önemli gündemi olan insan devingenliğini anlatan belgesel fotoğraf çalışmaları Umut Kaçar editörlüğünde, fotoğraf sanatçıları Çağdaş Erdoğan, Çiğdem Üçüncü, Gencer Yurttaş, Hüsamettin Bahçe, Kerem Yücel, Kürşat Bayhan, Mehmet Kaçmaz, Paşa İmrek, Serkan Çolak, Sinan Kılıç, Tolga Sezgin ve Umut Kaçar’ın fotoğraflarının bir araya getirilmesiyle oluştu.
16-18 Kasım tarihlerinde ise yurt içinden ve yurt dışından çok sayıda araştırmacının katılacağı sempozyum gerçekleştirilecek.




İzmir Akdeniz Akademisi tarafından, Kasım ayında gerçekleştirilen Uluslararası Devinen Akdeniz Sempozyumu kapsamında, 3-30 Kasım 2017 tarihlerinde Ahmed Adnan Saygun Sanat Merkezi -1. kat sergi salonunda Devinen Hafıza adıyla bir karma sergi gerçekleşmiştir.
Sergide, Çağatay Çevik’in minimalist bir yaklaşımla oluşturduğu grafik tasarımları; Naile Çevik’in eklektik bir yapıyla oluşturduğu seramik çalışmalarıyla Zeliha Kayahan’ın resim ve baskı resim alanındaki çalışmaları yer almıştır.


Buğdayın Akdeniz’deki Yolculuğu konferans dizisinin üçüncü konferansı, 23 Eylül 2017 tarihinde Ahmed Adnan Saygun Sanat Merkezi’nde gerçekleşti.
Moderatörlüğünü İzmir Akdeniz Akademisi Tarih Koordinatörü Doç. Dr. Alp Yücel Kaya’nın yaptığı konferansın konuşmacısı Prof. Dr. Suraiya Faroqhi XVI.-XVIII. Yüzyıllarda İzmir ve Çevresinde Tahıl Üretimi ve Tüketimini ele aldı.

XVI. – XVIII. Yüzyıllarda Akdeniz’de Buğday Üretimi, Ticareti ve Politikaları

Buğdayın Akdeniz’deki Yolculuğu I
İzmir Akdeniz Akademisi, İzmir tarihinin ve coğrafyasının Akdeniz merkezli olarak ele alınması konusunda yaptığı çalışmalar kapsamında, Akdeniz’in ana tarımsal ürünleri olan zeytin ve üzümden sonra şimdi de buğday ve buğdayın bölgedeki serüvenini ele alan yeni bir konferans dizisine başladı
Buğdayın Akdeniz’deki Yolculuğu başlığı altındaki bu yeni konferans dizimizin ilki 13 Mayıs 2017 tarihinde Ahmed Adnan Saygun Sanat Merkezi’nde gerçekleşti. Bu konferansta Avcı-Toplayıcı Topluluklardan Antik Çağ Uygarlıklarına Buğdayın serüvenine tanıklık ettik.
Konferansımızın moderatörlüğünü İzmir Akdeniz Akademisi Bilim Kurulu Üyesi ve Tarih Koordinatörü Doç. Dr. Alp Yücel Kaya yaptı.
Konuşmacılarımızdan Yrd. Doç. Dr. Ahmet Uhri [Dokuz Eylül Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Arkeoloji Bölümü] Buğday ve Uygarlık başlığıyla gerçekleştirdiği konuşmasında, Hititlerde 180 çeşit ekmek yapıldığından bahsetti.
TARİH ARAŞTIRMA SEMİNERLERİ 2017
İzmir Büyükşehir Belediyesi Akdeniz Akademisi, aile tarihine ilgi duyan, yaşadığı bölgenin, mahallenin tarihini merak eden, bölgesindeki göç hareketleriyle ilgili tarihsel araştırmalara katkı yapmak isteyen amatör araştırmacılara bilgi ve yöntemler sunmak amacıyla 2 Şubat- 20 Nisan 2017 tarihleri arasında Tarih Araştırma Seminerleri düzenledi. Üç ay devam eden seminerler sonunda ilgilenen katılımcılarla tarihsel araştırma projeleri başlatıldı. Araştırmacılar projelerinde, İzmir ve Akdeniz perspektifiyle birey-toplum-mekan ilişkisini ele alan çalışmalar yapmaktadır.

İzmir Akdeniz Akademisi tarafından düzenlenen Üzümün Akdeniz’deki Yolculuğu konferans dizisi 3 Aralık 2016 tarihinde Ahmed Adnan Saygun Sanat Merkezi’nde gerçekleşen beşinci konferansla devam etti.
Moderatörlüğünü Doç. Dr. Alp Yücel Kaya’nın yaptığı konferansın konuşmacıları Prof. Dr. Suraiya Faroqhi ve Murat Yankı’ydı.
Antik Çağ’dan Osmanlı İmparatorluğu’na Bağcılık ve Şarapçılık konusunun ele alındığı konferansta Murat Yankı Anadolu’nun Yakındoğu komşularıyla birlikte bağcılık ve şarapçılık üretiminde en kadim topraklardan olduğunu belirtti. Şarapçılık konusunda ilk sınıflandırmayı 4 bin yıl önce ilk olarak Hititlerin yaptığını aktaran Yankı, Truvalıların ise 3 bin yıl önce asma bitkisini İtalya’ya taşıdıklarından bahsetti.
Prof. Dr. Suraiya Faroqhi konuşmasında Floransalı Domeniko Sestini’nin Boğaziçi’ndeki bağcılığı anlattığı çok değerli eserinden bilgiler aktardı.


Üzümün Akdeniz’deki Yolculuğu Konferans dizisi 22 Ekim 2016 Cuma günü Ahmed Adnan Saygun Sanat Merkezi’nde gerçekleştirilen üçüncü konferansla devam etti.
Tarihsel ve Karşılaştırmalı Perspektiften Doğu Akdeniz’de Üzüm Üretimi ve Ticareti başlıklı konferansın moderatörlüğünü İzmir Akdeniz Akademisi Tarih Koordinatörü ve Bilim Kurulu üyesi Doç. Dr. Alp Yücel Kaya yaptı.
Konuşmacılardan Prof. Dr. Elena F. Syrett (New York Şehir Üniversitesi) Kral’a Gönderi: XVIII. Yüzyıldan XX. Yüzyıl Başlarına Kadar, İzmir’den Sultani Kuru Üzüm İhracatı başlıklı bildirisini sundu.
Prof Dr. Socrates Petmezas (IMS/FORTH) XVIII-XX. Yüzyıllarda Yunanistan’daki Kuş Üzümü Yetiştiriciliği ve İhtacatı’nı ele aldı. Diğer konuşmacımız Prof. Dr. A. Nükhet Adıyeke (Emekli Öğretim üyesi) ise Üzümün ve zeytinin kesişen yolları üzerine bir sunum gerçekleştirdi.

Konferansın konuşmacılarından Prof. Dr. Yaşar Uysal (Dokuz Eylül Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi) Dünya ekonomisindeki dönüşümler bağlamında 1980 sonrası dönemde Türkiye tarımında dönüşüm ve sultaniye üzümüne yansımalarını ele aldı.


Zeytinin Akdeniz’deki Yolculuğu konferans dizisinin dördüncüsü 24 Ekim 2015 Cumartesi günü Prof. Dr. Christos Hadziiossif ve Prof. Dr. Suraiya Faroqhi’nin katılımıyla gerçekleştirildi. Moderatörlüğünü Doç. Dr. Alp Yücel Kaya’nın yaptığı konferansta Faroqhi, Tanzimat öncesi Osmanlı dünyasındaki zeytin ticareti ve zeytin tüketicileri konusunu ele alırken Hadziiossif 19. ve 20. Yüzyıllarda Doğu Akdeniz’deki zeytin ve zeytinyağı sanayicileri konusunu ele aldı.

20 Haziran 2015 Cumartesi günü gerçekleşen Zeytinin Akdeniz’deki Yolculuğu Konferans dizisinin üçüncüsünde Ege’de Zeytin Kooperatifçiliğinin Tarihi konusu ele alındı. Moderatörlüğünü Doç. Dr. Alp Yücel Kaya’nın yaptığı konferansın konuşmacıları Dr. Özlem Yıldırır Kocabaş ve Çağatay Özcan Kokulu’ydu.

“İzmir ve çevresindeki bereketli topraklar… Pamuk, meyan kökü, tütün, üzüm, incir, zeytin, palamut, patates, gül… Büyük çiftlik sahipleri, köylü, tüccar, hamal, deveci ya da inciri işlerken elleri yara olan işçiler… Öte yanda buhar makinelerinin doymak bilmez açlığını gidermeye çalışan yabancı sermaye sahipleri… Bereketli toprakların zenginliğini sırtında taşıyan develer…”
İzmir Akdeniz Akademisi, Akdeniz’i birleştiren zeytin ağacının ve zeytinyağının bu bölgedeki serüvenini ele aldığı konferans dizisinin ikincisini 18. ve 19.yüzyıllarda Ege’de Zeytin ve Zeytinyağı Ticareti başlığıyla 9 Mayıs 2015 Cumartesi günü saat 17.00’da Kültürpark içindeki İzmir Sanat büyük salonda gerçekleştirildi. Moderatörlüğünü, İzmir Akdeniz Akademisi Tarih Koordinatörü Doç. Dr. Alp Yücel KAYA’nın yürüttüğü konferansta, Prof. Dr. Zeki ARIKAN, 18. yüzyılda Ege’den İstanbul’a gönderilen zeytinyağının öyküsünü; Doç. Dr. Cihan ÖZGÜN, 19. yüzyılın ikinci yarısında, İzmir ve çevresinin değişen dünya ekonomisine eklemlenme süreci içinde geçirdiği büyük değişimlerin odağında, diğer tarımsal ürünlerle birlikte, zeytin, zeytinyağının üretiminin ve ticaretinin geçirdiği dönüşümü bizlerle paylaştı.

“Zeytin bütün ağaçların ilkidir”
11 Nisan Cumartesi günü saat 17.00’de Kültürpark içindeki Gençlik Tiyatrosu’nda gerçekleştirilen Zeytinin Akdeniz’deki Yolculuğu başlıklı konferans dizisinin ilk konuşmacıları Prof. Dr. Güven Bakır ve A. Ertan İplikçi’ydi.
Akdeniz’de hatta dünyada bulunmuş en eski zeytinyağı tesisi İzmir’ in Urla ilçesi yakınlarındaki antik Klazomenai kentinde Prof. Dr. Güven Bakır başkanlığında ve A. Ertan İplikçi’nin danışmanlığında yürütülen arkeolojik kazılarla ortaya çıkarılmış ve uzun çalışmalar sonucunda yeniden ayağa kaldırılmış. M.Ö. 6. yüzyıla ait olan işlik içerisinde yer alan makinelerin yeniden inşasında tamamen doğal, mümkün olduğunca da yöreye ait malzemeler kullanılmış. Urla’da, zeytinyağı işliğinin yeniden işler hale getirilmesi projesi ile birlikte çocukların boyutlarına göre tasarlanmış, küçük, ama gerçek, işleyen bir zeytinyağı işliği de bölgeye kazandırılmış. Yapılan tesise zeytin hasadı döneminde bahçelerinden topladığı zeytinlerle gelen çocuklar, zeytinlerini bu değirmende hamur haline getirerek ve preslerinde sıkıp yağ süzgülerinde dinlendirerek, ayrıştırdıkları yağı şişeleyip, tasarımını kendilerinin yaptıkları etiketleri üzerlerine yapıştırabilmektedirler.

Prof. Dr. Hayat Erkanal ile gerçekleştirdiğimiz söyleşi hem karada gerçekleşen Liman Tepe kazıları hem de onun uzantısındaki su altı araştırmaları hakkında oldukça detaylı ve heyecan verici bilgiler içeriyordu;
Liman Tepe İzmir Körfezi’nin güneyinde Urla’nın İskele Mahallesi’nde, Karantina Adası karşısında yer almaktadır. İzmir-Çeşmealtı yolu İskele mahalle merkezine gelmeden önce Liman Tepe’yi doğu batı doğrultusunda ikiye bölmektedir
Liman Tepe, kuzeyinde bulunan yüksek kayalık bir alan sayesinde kuzey rüzgarlarına karşı nispeten korunmaktadır. Antik çağlarda doğu ve batısında buluna iki koy, Liman Tepe’yi kuzey ucu kayalarla kaplı bir yarımada karakteri kazandırmıştır. Kıyı şeridinde meydana gelen değişimlerle bağlantılı olarak kayalık alanın hemen güneyinde yer alan yerleşmenin gelişimi güneybatıya doğru olmuş ve zamanla antik Klazomenai kentini oluşturmuştur.
Liman Tepe’de 1992 yılından itibaren yapılan kazılarda Kalkolitik Çağ’dan Roma Dönemi’ne kadar uzanan tabakalar araştırılmış ve yerleşimin stratigrafisi oluşturulmuştur.
Liman Tepe’de 1995 yılında bir hava fotoğrafında, yerleşimin kuzeyinde, deniz altında kalan beyaz renkli lekeler tespit edilmiştir. Bu lekelerin olduğu alanlarda yapılan incelenmeler sonucunda, yerleşimin devamı olduğu düşünülen bir takım mimari kalıntıların Ege Denizi’nin altında kaldığı anlaşılmıştır. Bu mimari kalıntıların işlevinin anlaşılması ve yapım tarihlerinin anlaşılası amacıyla Liman Tepe’de 2000 yılında sualtı kazılarına başlanılmıştır.
Liman Tepe’de suyun altında gerçekleştirilen kazılarda, Ege Denizi’nin altında kalan mimari kalıntıların Klazomenai kentinin antik limanlarından birine ait mendirek yapısı olduğu anlaşılmıştır. Mendirek yapısı içinde yapılan kazılar bu alanının en azından M.Ö. 6 yy ve 4 yy’da liman olarak kullanıldığını ortaya koymuştur. Her iki liman tabanının da bol miktarda döneminin karakteristik seramik örnekleri ile birlikte organik malzeme ele geçmiştir.

‘Efes, Yeni Yüzyılda Eski Bir Kazı’
Moderatörlüğünü Yard. Doç. Dr. Akın Ersoy’un yaptığı söyleşi 18 Ekim 2014’te İzmir Sanat’ta Efes Antik Kenti kazı başkanı Doç.Dr. Sabine Ladstatter ile gerçekleştirildi. Ladstatter devam eden projeler ve gelinen noktayla ilgili bilgiler aktardı:
Döneminin ticaret ve din merkezi olmasının yanı sıra pek çok uygarlığa ev sahipliği yapmış olan Antik Efes Kentinde kazılar 19. Yüzyılın 2. yarısında başladı. Artemis Tapınağı’nı bulmak amacıyla başlanılan kazılara bir süre sonra ara verilse de 1893 yılında geniş çaplı olarak kazı çalışmalarına tekrar başlandı.
Çalışmalar esnasında Selçuk’ta oluşturulan kazı evi bugün Efes civarındaki arkeoloji araştırmalarının yürütüldüğü bir merkez haline geldi. Bu çalışmalar çerçevesinde 1898 yılında Avusturya Arkeoloji Enstitüsü kuruldu. Kazı başkanı Doç. Dr. Sabine Ladstatter Efes’in önemini “Ticaretin, dinin merkezi olmuş, burada uygarlıklar, insanlar, dinler değişmiş. Ama ilginç olan Efes’te yaşam biçimi sürekli özünü korumuş” sözleriyle anlatır. Efes Antik Kenti’nde Bülbül Dağı yamacında yer alan iki adadan doğudaki insula Yamaç Evler 1, batıdaki ise Yamaç Evler 2 olarak adlandırılır. 1980 yılında özellikle Artemis Tapınağı ve Yamaç Ev 2’deki büyük kazı çalışmaları ön plana çıktı. 1990 yılında ise daha çok buluntuların analiz ve ilgili yayın faaliyetleri önem kazandı. Son dönemde yapılan kazı çalışmalarında yamaç evlerde ortaya çıkan duvar resimlerine eski havası yeniden kazandırılmaya çalışılıyor. Efes Antik Kenti’nin konut kompleksi Yamaç Ev 2’de bulunan 7 yerleşim biriminden ikisinin duvar resimlerinin restorasyonu büyük bir titizlilikle tamamlandı ve böylece 1 avlu ve 2 odadaki Helenistik, Roma ve Bizans dönemlerine ait duvar resimleri, tüm ihtişamıyla gün yüzüne çıkarıldı.
Yakın dönemde Efes Antik Kenti, Ayasuluk Kalesi, St. Jean Bazilikası, Çukuriçi Höyük, Meryem Ana Evi ve daha birçok değeri içeren yönetim alanı için hazırlanan ve 2014 yılı ortasında alanın Danışma ve Eşgüdüm-Denetleme Kurulları tarafından da uygun bulunan yönetim planının yürürlüğe girmesiyle, Efes’in dünya miras alanı adaylığı için en önemli aşamalardan olan ICOMOS (Dünya Anıtlar ve Sitler Konseyi) değerlendirmesi de başarıyla tamamlandı

‘Türk Asırlarında Doğu Akdeniz’
Tarih ve Kültür Söyleşileri kapsamında Prof. Dr. İlber Ortaylı Türk Asırlarında Doğu Akdeniz konulu bir söyleşi gerçekleştirdi.
‘Türkiye’ isminin ülkede ticaret yapan Venedik ve Cenovalılar tarafından dağdaki Türkmenlere bakılarak konduğunu söyleyen Ortaylı, ‘’Beğenseniz de beğenmeseniz de, bu isim etnik bir gruba izafeten konmuştu. Doğu Akdeniz’de Vatikan arşivlerinde de böyledir. Maalesef Türk tarihçileri Ortaçağ Latincesi bilmiyor ve bu kaynakları araştıramıyor. Yeni neslin Avrupa’da eğitim görüp İtalyan uzmanı olması gerekiyor.’’ diye konuştu.
Yüzyılda Bizans’ın müttefiki olmakla birlikte İtalyan devletleri ile savaşın başladığını, 16. Yüzyılda yapılan fetihlerle İtalya’nın Kıbrıs, Girit ve Doğu Akdeniz’de ikbalinin bittiğini söyleyen Ortaylı, etkileşim nedeniyle bugün bile Türk gemiciliğinin İtalyan terminolojisine dayandığına dikkat çekti.
Doğu Akdeniz’in kozmopolit bir dünya olduğunu, Türkiye ve Türkçe’nin Akdeniz dünyasının vazgeçilmez bir parçası olduğunu söyleyen Ortaylı, konuşmasını şöyle tamamladı: ‘’Doğu Akdeniz’de İslam medeniyet tarihi açısından hiçbir geçerli tarafı yoktur. Bu medeniyet safhaları vardır. Akdeniz bir bütünlüktür. Doğu-Batı ayrımı, dinler ayrımı söz konusu değildir.’’

TAŞLAR YERİNE OTURUYOR – 8
İstanbul’daki Alman Arkeoloji Enstitüsünün müdürlüğünü yapan Prof. Dr. Felix PIRSON aynı zamanda 2005 yılından bu yana Pergoman Antik Kentinin kazı başkanlığını da yürütmektedir.
Pirson’un Pergamon ve Denzicilik Uydusu Elaia başlığı altında gerçekleştirdiği söyleşinin moderatörlüğünü sayın Yrd. Doç. Dr. Akın ERSOY yaptı.
Pirson, Helenistik bir merkez olan Pergamon’u kentsel bir bütünlük içinde ele alarak ve fotoğraflarla destekleyerek dinleyicilere anlattı.
Zeytindağ mevkisinde bulunan antik kentin kıyıdan içerde olmasının saldırılara karşı savunma amaçlı olduğunu belirten Pirson, antik kentin bu konumuyla Bakırçay havzasına da hakim bir konumda olduğunu söyledi. Pergamonlular zaman içerisinde kendilerine en yakın liman kenti olan Elaia’yı da böylece kontrolleri altına aldılar.
Pirson bugünkü bilgilere göre Pergamon’un 3 önemli gelişim evresine sahip olduğunu vurguladı; en eskisi M.Ö. 3. Yüzyılda akrapolün yukarısındaki 21 hektarlık alanı kapsamaktadır, M.Ö. 2. Yüzyılın ikinci yarısında bu alan 90 hektara kadar çıkar ve son evrede ise- ki bu dönem Roma İmparatorluğu dönemine denk gelir- bu alan ovaya doğru iyice genişler.
Bulgulara göre, Pergamonlular kendilerine yakın olan Elaia liman kentini kendi ihtiyaçlarına göre şekillendirip bir denizcilik uydusu haline getirdiler. Elaia liman kenti kuzey ve güney olmak üzere iki bölümde incelenir. Güney bölümü ticaretin olmadığı daha çok askeri amaca hizmet eden bir görünümdedir. Donanmalar bu bölgede bulunur. Kentin kuzeyi ise ticaret gemilerinin yükleme ve boşaltmalarını yaptıkları hareketin fazla olduğu bölgedir.
Pirson söyleşisinin sonunda Kızıl Avlu’ya dikkat çekti. Roma dönemine ait büyük bir kutsal alan olan Kızıl Avlu için bir koruma projesi başlatıldığını ve 2006 yılından beri bu proje kapsamında çalışmaların devam ettiğini vurguladı.

İzmir-Urla’da kurulan ve deniz gönüllülerinden oluşan 360 Derece Tarih Araştırmaları Derneği temsilcisi arkeolog Osman ERKURT, 10 Mayıs 2014 Cumartesi 17:00’de İsmet İnönü Sanat Merkezi’nde ülkemizin zengin tarih ve arkeolojisini dünyaya tanıtmak amacıyla deniz tarihi ve deniz arkeolojisi üzerine yaptıkları deneysel projelerini konuklarla paylaşacak ve amatör denizcilerle zaman geçirecek.
Ayrıca İBB Gençlik ve Spor Kulübü Sualtı Branşı, söyleşi öncesinde, 12:00-16:00 saatleri arasında Serbest Dalış ve Zıpkınla Balıkavı Semineri’nin yoğun programı ile deniz severlere dopdolu bir gün yaşatacak.

Metropolis
İzmir Akdeniz Akademisi olarak Taşlar Yerine Oturuyor Söyleşi dizisinin yedincisini Kültürpark Gençlik Tiyatrosu’nda Metropolis kazı başkanı Doç. Dr. Serdar Aybek ile gerçekleştirdik. Prof. Dr. Recep Meriç başkanlığında başlayan Metropolis kazıları 25 yıllık bir çalışmaya dayanmaktadır.
Özbey Mahallesiyle Yeniköy Mahallesi arasında yer alan antik kent İzmir – Aydın otoyolu üzerinde görülebilen bir mevkidedir. İzmir’e yaklaşık 40 km uzaklıkta bulunan kente ulaşım kolaydır.
Antik kente ilişkin değerli bilgiler paylaşan Aybek, kentin verimli ovalarla çevrili, bağcılık açısından zengin bir bölge olmasının yanı sıra maden ve doğa bakımından da zengin olduğunu belirtti. Kentin ticaret yolları üzerinde olmasının kentteki hayatın hep canlı olmasını sağladığını vurgulayan Aybek, buna rağmen kentin anıtlarının dışarıdan görünebilir büyüklükte olmamasından dolayı seyyahların çok fazla bu kente uğramadıklarını belirtti.
Aybek, kentin 3 km güneyinde bulunan Dedecik-Heybelitepe ile 7 km kuzeyinde bulunan Bademgediği Tepesi’nin Metropolis’in çevresindeki önemli yerleşim yerleri olduğunu söyledi. Buradaki buluntuların Yunanistan ve İç Anadolu’daki buluntularla paralel olması dikkat çekicidir. Ne yazık ki otoyol inşasında tepenin bir bölümü zarar görmüştür.
Metropolis’te Ana Tanrıça’ya adanmış bir kült mağarasının varlığından dolayı antik kentin Ana Tanrıça kenti olarak anıldığını anımsatan Aybek, antik kentin sokaklarıyla ve yapısıyla planlı bir kent olarak ortaya çıkışının M.Ö. 3. Yüzyıla dayandığının altını çizdi. Buna ek olarak kentin ne yazık ki M.S. 11-12. Yüzyıl sürecinde yoğun bir iskâna uğramış olduğunu ve bu iskân sırasında Akropolis’teki Helenistik döneme ait yapıların yıkılarak yeni binaların yapıldığını söyledi.
Aybek 2008 yılından sonra yapılan çalışmalarda daha çok antik kentin yayıldığı alanın tespitine odaklanarak çalışmaların yapıldığını söyleyerek söyleşiye son verdi.
Metropolis antik kentiyle ilgili bilgilere ve yeni buluntulara metropolis.web.tr adresinden ulaşabilirsiniz.

‘Cenevizlilerden Kanuni Sultan Süleyman’a Foça’
Cenevizlilerden Kanuni Sultan Süleyman’a Foça başlığı altında Prof. Dr. Ömer Özyiğit’in İzmir Sanat’ta gerçekleştirdiği söyleşinin moderatörlüğünü Prof. Dr. Zeki Arıkan yaptı.
Özyiğit söyleşisinde -daha önce birçok defa ele alındığı için- Antik Foça kentinin genel özelliklerini değil kent surları ve restorasyonu gerçekleştirilen yapıları ele aldı.
Özyiğit söyleşisine İzmir’in yaklaşık 70 km kuzeyinde yer alan Foça’nın adının foklardan geldiğini hatırlatarak başladı. Bugün modern yerleşimin altının tamamında antik bir kentin yattığını söyleyen Özyiğit bu özelliğinden dolayı antik kentte çalışma yapmanın oldukça zor olduğunu vurguladı.
M.Ö. 6. Yüzyılın başlarında görülen 7-8 km’lik sur duvarlarına bakıldığında antik Foça kentinin o dönemin dünyada en gelişmiş kentlerden biri olduğu ve ilk surlara 1992’de Maltepe Tümülüs dolgusunun içerisinde rastlandığı dile getirildi. Ünlü tarihçi Herodot’un kitabına da konu olan surlar büyük ve yontulmuş taşlardan yapılmıştır. Bu surların günümüzde onarımı da yapılmıştır. Bu duvarların işçiliği Athena Tapınağı’nın podyum duvar işçiliğiyle benzerlik gösterir. Prof. Dr. Ekrem Akurgal tarafından ortaya çıkarılan bu surların tapınakla çağdaş olduğu tespit edilmiştir.
Özyiğit 1992 yılındaki çalışmalarda kent kapısının da ortaya çıkarıldığını ve bu bölgede büyük bir çatışmanın izlerine rastlandığını belirtti. Kapının ahşap kısımlarının yanık olduğunu, mancınık ve ok uçlarıyla saldırıya uğrandığının tespit edildiğini belirtti. Bu saldırının Pers saldırısı olarak tahmin edildiğini belirten Özyiğit, M.Ö. 546 yılına ait bulunan mancınık güllesinin de bulunan en eski mancınık güllesi olduğunun altını çizdi.
Antik kentin surları yarımadanın etrafını çevreler ancak her yeri ortaya çıkarılmamıştır. Bu dönem yapılan kent duvarları Bizans dönemine kadar ayakta kalmıştır. Ancak Bizans döneminde yapılan surlar toprak harçla yapılmış dayanıksız surlardır. Özyiğit bu nedenle bu surların uzun dönem ayakta kalamadığını belirtti.
Antik kentteki restorasyonlara da değinen Özyiğit Liman Kutsal Alanı’nda yapılan çalışmalardan bahsetti. Harç ve dönem analizleri yapılarak projelendirilen restorasyon çalışmaları 2012’de İzmir Büyükşehir Belediyesi ve Foça Belediyesi’nin katkılarıyla başlamıştır. Restorasyon ilkelerinin ayrıntılarına da değinen Özyiğit daha önceki onarımlarda çimento kullanılmasını eleştirerek yeni onarımlarda kireç ve horosan harcının tercih edildiğini ve böylece daha sağlıklı çalışmalar yapıldığını vurguladı.


TAŞLAR YERİNE OTURUYOR – 5
Moderatörlüğünü Tarih Koordinatörümüz Prof. Dr. Uygur KOCABAŞOĞLU’nun yaptığı Şap Ticaretinden Tuz Ticaretine başlıklı söyleşi 1 Mart 2014’te Kültürpark Gençlik Tiyatrosunda gerçekleştirildi.
Harita ve fotoğraflarla desteklediği sunumunda Arıkan, ilk çağlarda geniş bir kolonizasyon hareketinin merkezi konumunda olan Foça’nın, son yapılan araştırmalara göre daha büyük bir alanı kapsadığını söyledi.
Arıkan Ortaçağlarda buradaki şap madenlerinin Cenevizlilere iltizama verilmesinin yörenin tarihine yepyeni ufuklar açtığını söyledi. Kentin yaklaşık 20 kilometre uzağında Yeni Foça adıyla kurulan kasabanın şap madenleri bakımından daha zengin olduğunu bu nedenle şap üretimi ve ticaretinin giderek kapitalist bir ivme kazandığını belirtti. Foça şaplarının bunu işleten Cenevizlilere çok büyük kazançlar sağladığını da vurguladı.
Fatih’in İstanbul’u aldıktan sonra 15 Kasım 1455’te Yeni Foça’yı, 24 Aralık 1455’te de Eski Foça’yı Osmanlı topraklarına kattığını hatırlatan Arıkan, Foça halkının bir kısmının bu dönemde İstanbul’a sürüldüğünden bahsetti. Buna karşılık Menemen, Aydın kazaları ve köylerinden de yerli halkın buralara getirilerek yerleştirildiğini belirtti. Osmanlı egemenliğinin Doğu Akdeniz’de kökleşmesi ile birlikte bütün liman ve iskeleler de İstanbul’a bağımlı hale geldi. Ve bunlar büyük ölçüde İstanbul’un gereksinimini karşılayan birer ihraç limanına dönüştüler. 17. Yüzyılda İzmir’in ticari olarak yükselmesi bölgenin önemini daha da arttırdığını söyleyen Arıkan 17. Yüzyılda Girit’in kuşatılmasının Foça’yı ön plana çıkardığını belirtti. Bu dönemde kale önünde savaşlar oldu ve Foça Kalesi de bundan büyük zarar gördü.
Foça’nın sık sık oluşan depremlerde ağır kayıplar verdiğini belirten Arıkan 1709 depreminde surların tamamen tahrip olduğunu ve Fatih Camii’nin de kubbesi çöktüğünü belirtti. Arıkan Bu tür depremlerin sık sık olduğunun da altını çizdi. Foça nüfusunun 18. Yüzyıldan başlamak üzere kalenin dışına yayılmaya başladığını ve bu durumun zaman içerisinde arttığını vurguladı. Bugün kale dışında yapılan evlerin üzerlerindeki tarihlerin bize bu konuda bir fikir verdiğini belirtti.

TAŞLAR YERİNE OTURUYOR – 4
Taşlar Yerine Oturuyor Söyleşi Dizisinin dördüncüsü 25 Ocak 2014’te Yrd. Doç. Dr. Akın ERSOY’un moderetörlüğünde Prof. Dr. Nuran Şahin tarafından Antik Dünyanın En Eski Bilicilik Merkezi Apollon Klarioshakkında gerçekleştirildi.
Kazı alanının hava fotoğrafları, kazı çalışmalarında ortaya çıkan bazı bulguların fotoğrafları ve haritalarla desteklenen söyleşide Klarios Antik Kentinin kehanetleri, kurban törenleri, tersanesi ve Homeros ele alındı.
Şahin antik dönemde kentin kendine özgü bir limanı ve tersanesinin var olduğundan söz etti. Bu limanın bir iç liman olduğunu sözlerine ekleyen Şahin, zaman içerisinde bu bölgenin Ahmetbeyli, Beynamaz ve Kırmızıkayalar Derelerinin getirdiği alüvyonlarla 1,5 km içeride kaldığını söyledi. Antik kentte çalışmalar 19. Yüzyıl sonlarında başlamasına rağmen zaman zaman çalışmalara ara verilmiştir.
Şahin konuşmasında yerel halk olan Kar’lar hakkında bilgi verdi. Çok iyi süvari ve savaşçı olan bu yerli halk aynı zamanda çok iyi gemicilik yapıyordu. Hatta halkın kendilerine özgü tersaneleri de vardır. Kökenleri üzerine tartışmalar olsa da bazıları kendilerinin Girit’ten bazıları da Rodos’tan geldiğini söylemekteydiler.
Klarios’un bulunduğu Gallesion Dağı’ndan da bahseden Prof. Dr. Nuran Şahin buradaki Demirli Mağarasına özellikle dikkatleri çekti. Klarios’un kuzeydoğusundaki bu mağarada bulunan malzemelerde Erken Tunç döneminden Roma Dönemi’ne kadar izlere rastlandığını belirtti.
Klarios Kutsal Alanı hakkında bilgiler veren Şahin kuruluşun Manto ile başladığını vurguladı. Manto’nun misyonu gittiği ülkede bir kehanet, bilicilik merkezi kurmasıdır. Hatta kehanete göre buradaki su kaynağının da kökeni Manto’nun gözyaşlarıdır. İnanışa göre tapınaklar Tanrıların evidir ve bu nedenle giriş yasaktır. Halk olarak sadece tapınağın girişine kadar girmeniz izin verilirdi. Eğer bir kent adına geliyorsanız ve bir delegasyonsanız -sol uğursuzluk olduğu için- sağ merdivenlerden yukarı çıkarak bugün VIP olarak adlandırılan bölüme çıkarılırdınız ve fiziksel arınmadan geçtikten sonra Kutsal Alana girebilirdiniz. Kehanetin, dolunay zamanı, ay yükseldikten sonra meşale ışığında yapıldığını belirten Şahin, ergenliğe henüz adım atmış 7 genç kız ve 7 erkeğin ellerinde defne yapraklarını sallayarak sunağın ve tapınağın önüne geldiklerinden ve burada Tanrıya ilahiler okuduklarından bahsetti. Şahin benzer bir töreni kendilerinin 2005 yılında canlandırdıklarını da sözlerine ekledi.
Söyleşinin sonunda heykelinin de bu bölgede bulunmasını kanıt olarak göstererek Homeros’un Klarios’lu olduğunu vurgulayarak sözlerini noktaladı.

TAŞLAR YERİNE OTURUYOR – 3
Taşlar Yerine Oturuyor başlığı altında gerçekleştirdiğimiz Arkeoloji Söyleşilerinden üçüncüsünü Yrd. Doç. Dr. Akın Ersoy ile gerçekleştirdik. Moderatörlüğünü Tarih Koordinatörümüz Prof. Dr. Uygur Kocabaşoğlu’nun yaptığı söyleşi, kentin merkezinde bulunmasından dolayı İzmirlilerin yakından tanıdığı Nea Smyrna hakkındaydı.
Nea Smyrna tabiri Konak ilçesindeki Smyrna’nın İskender sonrası dönemini ifade etmektedir. 2007 yılından beri bölgede çalışan Ersoy hava fotoğraflarıyla desteklediği söyleşisinde kentin surlarını, agorasını, akrapolünü, limanını, cami ve hamamlarını ayrıntılı bir şekilde dinleyicilere anlattı.
Ersoy, Büyük İskender sonrasında Akdeniz’de yaşanan genel hareketlenmeden Smyrna’nın da etkilendiğini ve kentin bu nedenle yer değiştirdiğini söyleyerek söyleşisine başladı. Antik kent bu dönemde Bayraklı Smyrna’sından Kadifekale eksenli yeni yerine taşınır. Kadıfekale, çevresindeki tüm ovalara hakim ve tüm İzmir Körfezi’ni gören bir konumdadır. Yamaçlar da deniz manzaralıdır. Merkeze agorayı yerleştirmişlerdir. Agora, tepe ile deniz arasındaki bir noktadadır. Ersoy, agoranın ayrı bir kent olduğu düşüncesinin insanlarda hakim olduğunu ancak bunun doğru olmadığını ve agoranın var olan kentin bir pazar ve alışveriş merkezi olduğu fikrinin benimsenmesi gerektiğini belirtti.
Ersoy konuşmasında kentin bazı bölümlerini tanıttı; Kemeraltındaki bugünkü Anafartalar Caddesi kentin sahil bantıdır, Kızlarağası ve Hisarönü ise kentin liman kalesidir. Agora bölgesinde ilk kazıların 1932 yılında yapıldığını söyleyen Ersoy kazı çalışmalarının II.Dünya Savaşı nedeniyle durduğunu dönem dönem devam etse de asıl 1990 yılından sonra hız kazandığını belirtti.
Agoranın yanında kent meclisinin ve mozaikli yapının varlığından bahseden Ersoy meclisin bir tiyatro olduğunu ve 400 kişi kapasiteli olduğunun mimarlar tarafından tespit edildiğini belirtti. Ersoy, hava fotoğrafları üzerinde bölgedeki büyük kemerleri de dinleyicilere göstererek bugünkü Kemeraltı’nın isminin nereden geldiğini de dinleyicilere aktardı. Bölgedeki kazı çalışmalarında ortaya çıkarılan bazı heykel başlarının da fotoğraflarını dinleyicilerle paylaşan Ersoy bölgenin Osmanlı döneminde sık kullanılmasından dolayı pek çok eserin yok olduğunu vurguladı.

Büyükşehir Belediyesi’nin İzmirliler’in kentin tarihiyle bağını güçlendirmek amacıyla başlattığı ‘İzmirTarih’ Projesi’nde stratejik plan hazırlandı. Agora-Kadifekale-Kemeraltı aksındaki 300 hektarlık alanı yeniden ayağa kaldıracak proje hakkında bilgi veren Prof. Dr. İlhan Tekeli, “Biz yaşarken köksüz olarak yaşamıyoruz. Kentlilerin tarihle ilgili olan bağını, kulaktan dolma bilmek yerine o mekanlarda yaşayarak geliştirmek istiyoruz” dedi.
İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin, İzmirliler’in tarihle ilişkisini güçlendirmek amacıyla başlattığı ‘İzmirTarih’ Projesi, yoluna emin adımlarla devam ediyor. Projenin Tarihi Havagazı Fabrikası’nda gerçekleşen ikinci buluşmasında, katılımcı bir anlayışla oluşturulan stratejik plan masaya yatırıldı.
Büyükşehir Belediyesi Başkan Danışmanı Prof. Dr. İlhan Tekeli, kentin dinamikleriyle birlikte yürütülen İzmirTarih Projesi’yle, İzmir’in tarihi çekirdeğini çöküntü alanından kurtarıp İzmirliler’in tarihle ilgili hafızasını yeniden canlandırmayı hedeflediklerini söyledi. Tekeli, “Bunu geleneksel yöntemlerden çok, katılımcı yöntemlerle yapmayı tercih ediyoruz. Nisan ayında yaptığımız toplantıda stratejik tercihler konuşulmuştu. Daha sonra ise ev ödevimizi yaparak bu belirlenen stratejileri bir metne çevirdik. Bugün de o metni tüm katılımcılarla birlikte irdeledik. Böylece yeni atacağımız adımları kararlaştırdık” diye konuştu.
‘İzmirTarih’ Projesi’nin kapsadığı Agora-Kadifekale-Kemeraltı aksındaki 300 hektarlık tarihi alanda 17 alt bölgenin bulunduğunu hatırlatan Prof.Tekeli, Ocak ayından itibaren 4 çalıştay toplayacaklarını açıkladı. Tekeli, “Belirlenen stratejilerin, 17 alt bölgede nasıl uygulanacağını saptayacak politikaları geliştireceğiz. Daha sonra ise alt bölgeler katılımlı bir planlamayla tasarlanacak ve operasyon planları hazırlanacak. Bu planlarda kimin hangi işlevi göreceği belirlenerek, uygulamaya geçilecek” dedi.
Hedeflerinin İzmirli’nin tarihle ilişkisini güçlendirmek olduğunu vurgulayan Tekeli, “Biz yaşarken köksüz olarak yaşamıyoruz. İzmir’in de çok değerli bir tarihi var. Kentlilerin tarihle ilgili olan o bağını, kulaktan dolma bilmek yerine o mekanlarda yaşayarak, hergünkü deneyimlerinin parçası olarak geliştirmek istiyoruz” dedi.
‘İzmirTarih’ Projesi nedir?
‘İzmirTarih Projesi, yaklaşık 300 hektarlık tarihi aksın yeniden ayağa kaldırılması ve tarihi dokuyu bozmadan rehabilite ederek çekim merkezi haline getirmeyi amaçlıyor. Söz konusu bölgeyle ilgili farkındalık yaratılarak, sivil mimari örnekleri ve çevreleri iyileştirilecek, yapılara ve mekanlara fonksiyon yüklenecek. Yaklaşık 16 bin yapının bulunduğu alanda, restorasyon yapılacak, yapılara ve alanlara fonksiyon yüklenecek, ulaşım bağlantıları güçlendirilerek kent zenginleşecek.
Proje, tarihçilerden mimar ve şehir plancılarına, esnaftan işadamı ve akademisyenlere kadar geniş bir yelpazeyi kucaklayan katılımcı grubun desteğiyle sürüyor.

TAŞLAR YERİNE OTURUYOR
Binyıllar Öncesinden Son Dakika Haberleri…
İzmir Akdeniz Akademisi, ekim ayında başlayan “Taşlar Yerine Oturuyor” başlıklı söyleşi dizisine Smyrna Antik Kenti kazı başkanı Prof.Dr. Meral AKURGAL’ın “Batı’nın planlamada öncü kenti: Smyrna” söyleşisi ile devam ediyor.
Söyleşi, Akdeniz Akademisi Tarih Koordinatörü Prof.Dr. Uygur KOCABAŞOĞLU moderatörlüğünde 16 Kasım 2013 Cumartesi günü saat 18:00’de İzmir Fuarı İzmir Sanat Büyük Salon’da gerçekleşecek.

TAŞLAR YERİNE OTURUYOR
Binyıllar Öncesinden Son Dakika Haberleri…
İzmir Akdeniz Akademisi, ekim ayından itibaren başlayacak olan “Taşlar Yerine Oturuyor” başlıklı söyleşi dizisiyle İzmirlileri, kentin geçmişine yolculuk yapan kazı ekiplerinin başkanlarıyla buluşturuyor. İzmir’in geçmişinden gelen son dakika haberlerini merak edenler, bu haberleri bizzat arkeolojik kazıları yürüten kazı ekiplerinin başkanlarından duyacaklar.
23 Ekim 2013 Çarşamba günü İzmir Fuarı İzmir Sanat Oditoryumu’nda başlayacak olan söyleşi dizisi, 2014 yılı Mayıs ayına kadar sürecek. 23 Ekim 2013 Çarşamba günü saat 18:00’da İzmir’deki ilk yerleşme olan Yeşilova Höyüğü’nün kazı başkanı Yrd.Doç.Dr. Zafer Derin’in “İlk İzmir-Yeşilova” başlıklı söyleşisiyle başlayacak olan dizi; Prof. Dr. Meral Akurgal’ın Bayraklı’da bulunan Smyrna; Yrd. Doç. Dr. Akın Ersoy’un Konak’da bulunan Nea Smyrna antik kentleri; Prof. Dr. Nuran Şahin’in Menderes’te bulunan Klaros bilicik merkezi; Prof. Dr. Zeki Arıkan’ın Foça’daki Osmanlı dönemi kalıntıları; Prof. Dr. Ömer Özyiğit’in Foça’da bulunan Phokaia antik kenti hakkındaki son gelişmeleri paylaşacağı söyleşilerle sürecek.

İzmir Akdeniz Akademisi’nin açılış töreninde konuşan Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu, “Ülkemizin en çağdaş, en aydınlık kentinden tüm Türkiye’ye bir katkıda bulunmak, demokrasi anlayışına bir ivme kazandırmak istiyoruz” dedi. Lucien Arkas’ın İzmir’in en büyük sermayesi hoşgörü kültürüdür. Onu kaybetmemek lazım” sözleri büyük alkış aldı.
İzmir Büyükşehir Belediyesi öncülüğünde kurulan Akdeniz Akademisi, düzenlenen tören ve konferansla çalışmalarına başladı. Ahmed Adnan Saygun Sanat Merkezi’ndeki açılış törenine siyasetçiler, belediye başkanları, sivil toplum kuruluşlarının temsilcileri, sanatçılar, akademisyenler ve kentin kanaat önderlerinden oluşan çok sayıda davetli katıldı. Açılış töreni nedeniyle düzenlenen konferansta ise Prof. Dr. İlhan Tekeli ve Arkas Holding Yönetim Kurulu Başkanı Lucien Arkas birer sunum yaptı.
Demokrasiye ivme kazandırmak istiyoruz
Bir düşünce kuruluşu ve demokrasi platformu olarak faaliyet göstermesi planlanan ve Türkiye’de ilk kez bir belediye bünyesinde kurulan Akdeniz Akademisi’nin açılış töreninde konuşan Başkan Aziz Kocaoğlu, Akdeniz’de lider kent olmayı hedeflediklerini söyledi. Akademinin amacının katılımcı demokrasi anlayışını yaşama geçirmek olduğunu dile getiren Başkan Aziz Kocaoğlu “İzmir’in tüm dinamiklerini harekete geçirip İzmir için üretmek, demokrasi ve katılımcı demokrasi anlayışını yaratmak, Türkiye’nin en aydınlık kentinden tüm ülkemize katkıda bulunmak ve demokrasi anlayışına ivme kazandırmak istiyoruz. Akademinin temelleri 2009 yılında atıldı. Bu kent çevre yatırımlarıyla suyu, havayı koruyarak bir yerlere gelmek, kalkınırken korumak üzerine bir politika izliyor. Kent tasarımı ve ekosistemle ilgili çalışmalarımızı sürdürüyoruz. Altyapı yatırımlarını yüzde 90 tamamladık. İzmir’i Akdeniz’e ve dünyaya sunmak için ev ödevlerimizi iyi yapıyoruz” dedi.
İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu’nun konuşmasının tam metni için tıklayınız.
Yönümüzü Avrupa’ya döndük
İzmir’in ekonomik gücünün her geçen gün arttığına dikkat çeken Başkan Aziz Kocaoğlu, “2004 yılında göreve geldiğimdeki rakamlarla bugünkü rakamlar, büyümedeki iddiamı kanıtlıyor. EXPO 2020’ye yürüyoruz. EXPO 2020’nin İzmir’de yapılması, İzmir’in hedeflerinden biri olan hizmet ve turizm sektöründe çeşitlenerek büyümesini sağlayacak bir pik noktası. Akdeniz’in lider kentlerinden bir tanesi olmak istiyoruz. Yönümüzü Avrupa’ya, batıya, Akdeniz’e dönerek ileriye, çağdaşlığa dönerek İzmir’i aydınlatmak istiyoruz. Bunun yanında tüm komşularımızla iyi olacağız. Bu akademi umuyorum, giderek bir sivil inisiyatif olur. Hepimiz İzmir için bir şeyler üretirsek kazanacağımıza inanıyorum. ‘İzmir’e İz Bırak’ projesiyle 10 yıllık stratejik planımızı tüm İzmirli hemşehrilerimizle birlikte yapmaya çalışıyoruz. 10 yıllık yol haritamızı belirleyecek stratejilerimizi katılımcı bir anlayışla ortaya çıkarıp tekrar katılımcılarımızla paylaşacağız. Başarıp kentimizi bir dünya kenti hedefine sürdürülebilir anlayışla taşımak istiyoruz” diye konuştu.
Belediye bünyesinde ama bürokratik değil
Açılış töreninin diğer konuşmacısı İzmir Akdeniz Akademisi Kurucu Onursal Başkanı Prof. Dr. İlhan Tekeli ise bir düşünce kuruluşu olan Akdeniz Akademisi’nin gücünü demokratik platformdan aldığını belirterek şöyle konuştu: “Bu kurum ilginç bir kurum. Bu kuruluşta hem bir düşünce hem bir demokrasi platformunu bir arada gerçekleştirmeye çalışacağız. Akademi yeni bir kamusallık getiriyor. Günümüzde kamusallığın çöktüğü ortamda yeni kamusallıklar aranıyor. Bu kurumun bir özelliği var: İzmir Büyükşehir Belediyesi bünyesinde bir yeri var ama bürokratik bir kurum değil. İzmir’in potansiyellerini harekete geçirerek demokrasi kalitesini artıracak bir kuruluş. Şimdiden 4 konu üzerinde çalışmaya başladık. Ulaşılması gereken bir ideal var. Zaman içince belediye katkısı azalıp sivil kuruluşların katkısının artacağı bir kuruluş olacak”
Akdeniz Akademisi’nin Kanadalı onur konuğu Doç. Dr. Shane Hawkins ise yenilikçi çalışmalarından dolayı İzmir Büyükşehir Belediyesi’ni kutladı. Kanada Akdeniz Çalışmaları Enstitüsü’nde 25 yıldır görev yaptığını ifade eden Hawkins, “İtalya, Mısır ve Yunanistan üzerine arkeoloji alanında odaklanmış durumdayız. Kültür üzerine de çalışmalar yapıyoruz. İzmir Akdeniz Akademisi ile ilgili de çalışmalara başladık. Akademi çalışmalarıyla ilgilenen bu kadar kalabalık bir topluğu görmek çok büyük mutluluk” diye konuştu.
Konferans konuşmaları Tekeli ve Arkas’tan
Açılış konferansının ilk konuşmacısı İzmir Akdeniz Akademisi Kurucu Onursal Başkanı Prof. Dr. İlhan Tekeli’ydi. “12. ve 17. Yüzyıl’da Deniz Teknolojisinde Meydana Gelen Değişikliğin Akdeniz’in Politik ve Ticari Mekanının Örgütlenmesindeki Yeri” başlıklı bir sunum gerçekleştiren Prof. Tekeli, İzmir’in tarihini yazarken Akdeniz’in mutlaka derinliğiyle ele alınması gerektiğini söyledi. Bütün Avrupa medeniyetini etkileyen aydınlanma ve sanayileşmenin Akdeniz’in doğurduğu Rönesans akımı üzerinden geliştiğini anlatan Tekeli, dönemin ticari faaliyetlerini şekillendiren dönemsel koşulları da ortaya koydu. Prof. Dr. İlhan Tekeli, 12. Yüzyıl’dan 17. Yüzyıl’a kadar gemi teknolojisinden yaşanan değişimi de örneklerle açıklayarak ticaret devrimini hazırlayan etkenleri bu örnekler ışığında anlattı. Tekeli, Akdeniz’in kurumsal inovasyon yapan, denizcilik adına birçok yeniliğin doğduğu bir bölge olmasına rağmen dünyanın ticaret dengelerinin değişmesi nedeniyle Avrupa”nın etkisi altına girmekten kurtulamadığını söyledi.
Diğer konuşmacı Lucien Arkas ise, “Mare Nostrum” (Bizim Deniz) başlıklı sunumunda İzmir’in deniz ticareti hakkında bilgi verdi. Kentin hoşgörü kültürünün deniz ticareti sayesinde oluştuğunu ifade eden Arkas, “İzmir deniz ticaretiyle büyüdü. İstanbul’da ticaret olmadığı için Avrupalı tüccarlar İzmir’i seçti. Limanların yapılmasıyla İzmir gelişmeye başladı. Çok sayıda ülkeden tüccar gelip İzmir’de ticaret yaptı. Zenginleşen kente teknoloji, sanat, otel, opera geldi. Avrupai bir şehir oldu. 4 farklı millet birbiriyle çok güzel geçindi. Bu yüzden bir kültür oluştu. İzmir’in hoşgörü kültürü o tarihten geliyor. İzmir’in bu kültürü kaybetmemesi lazım” dedi. Ailesinin uzun yıllardır İzmir’de yaşadığını hatırlatan Arkas, denizlerde dolaşan 30 gemisine aidiyet duygusundan dolayı Türk bayrağı astığını söyledi.
Lucien Arkas’ın konuşmasının tam metni için tıklayınız.
Akademi’nin kuruluş öyküsü
İzmir Akdeniz Akademisi ile ilgili çalışmaların tohumları, İzmir Büyükşehir Belediyesi tarafından düzenlenen Kültür Çalıştayı’nda, Ekim 2009’da atıldı. Akademi’nin çalışmaları için 4 ana başlık belirlendi: Tarih, tasarım, kültür-sanat ve ekoloji. Akademide Tasarım Koordinatörü olarak Yaşar Üniversitesi Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Tevfik Balcıoğlu, Ekoloji Koordinatörü olarak Dokuz Eylül Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ayşe Filibeli, Kültür Sanat Koordinatörü olarak Bilgi Üniversitesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Serhan Ada görev yapıyor. Akademi’nin Danışma Kurulu’nda ise Ali Nail Kubalı, Ayhan Baran, Aytül Büyüksaraç, Deniz Taner, Ender Yorgancılar, Ertuğrul Apakan, Filiz Eczacıbaşı, Gülgün Ünal, Işılay Saygın, İdil Yiğitbaşı, Rıfat Serdaroğlu, Seda Kaya, Sema Pekdaş, Türkan Miçooğulları, Ülkü Bayındır ve Yılmaz Karakoyunlu bulunuyor.
YAZILANLAR
İzmir Büyükşehir Belediyesi
Akdeniz Akademisi start verdi… Haberin ayrıntısı için tıklayınız

İzmir Büyükşehir Belediyesi Akdeniz Akademisi Ahmed Adnan Saygun Sanat Merkezinde 24 Eylül 2013 tarihinde düzenlenecek “Açılış Konferansı” ile resmi açılışını gerçekleştirecek.
Ahmed Adnan Saygun Sanat Merkezi Küçük Salonda yapılacak Açılış Konferansına yurt içi ve yurt dışından; akademisyenler, sivil toplum kuruluşu yetkilileri, Akdeniz’e kıyısı olan ülkelerin temsilcileri, oda ve dernek yetkilileri ile Akdeniz Akademisi Danışma Kurullarında görev alan yetkililer ve İzmir Protokolü katılacaklar.
Açılış konuşmalarını İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu ve İzmir Akdeniz Akademisi Onursal Başkanı Prof. Dr. İlhan Tekeli’nin yapacağı etkinliğin ikinci bölümünde, Arkas Holding Yönetim Kurulu Başkanı Lucien Arkas “Mare Nostrum (Bizim Deniz)”, Prof. Dr. İlhan Tekeli “12.-17. Yüzyılda Deniz Teknolojisinde Meydana Gelen Değişikliğin Akdeniz’in Politik ve Ticari Mekanının Örgütlenmesindeki Etkisi” konularında konferansları verecekler.
YAZILANLAR
İzmir Büyükşehir Belediyesi
Hedef Akdeniz!… Haberin ayrıntısı için tıklayınız

Agora-Kadifekale-Kemeraltı aksındaki tarihi dokuyu bozmadan rehabilite edebilmek için etkin çalışmalar yürüten İzmir Büyükşehir Belediyesi, “İzmirTarih” adlı yeni bir proje daha başlattı. Tarih ayağa kaldırılırken İzmirlilerin tarihle ilişkisini de güçlendirmeyi amaçlayan proje, kentin önemli dinamikleriyle birlikte yürütülecek.
İzmir Büyükşehir Belediyesi, tarihçilerden mimar ve şehir plancılarına, esnaftan işadamı ve akademisyenlere kadar geniş bir yelpazeyi kucaklayan katılımcı grubuyla bir araya gelerek “İzmirlilerin Tarihle İlişkisini Güçlendirme Projesi”ni başlattı. 2009 yılı Ekim ayında düzenlediği Kültür Çalıştayı sonrasında “İzmirlilerin Denizle İlişkisini Güçlendirme Projesi”ni geliştirerek kıyı tasarımı çalışmalarına start veren Büyükşehir Belediyesi, “İzmirTarih” adını verdiği yeni projenin amacını, “İzmirlilerin tarihle ilişkisini zenginleştirirken, kentin tarihi çekirdeğini yeniden oluşturma ve yaşatma” olarak belirledi.
YAZILANLAR
İzmir’de “Tarihi” Silkiniş… Haberin ayrıntısı için tıklayınız